Melen Thomas Benedict'in Ölümden Dönme Deneyimi
Melen Benedict 1982 yılında ölümden dönme deneyimi yaşamış bir
sanatçıdır. Kanser hastalığından dolayı ölmüş ve birbuçuk saatten
fazla ölü olarak kalmıştır. Ölüm anında vucudundan yükselmiş ve
ışığın içine girmiştir. Evrene duyduğu merakı nedeniyle varoluşun
derinliklerine götürülmüş ;hatta büyük patlamanın gerisindeki enerji
boşluğu , hiçliğe kadar. Bu yaşadığı deneyim esnasında reinkarnasyon
ile ilgili çok büyük miktarda bilgi edinme imkanı bulmuş ve bu
yaşadığı ölüm deneyiminden geri dönüşünde bazı bilimsel buluşları da
beraberinde getirmiştir.
Bay Benedict ;hücresel iletişimin mekaniği ve Quantum Biyoloji denen
ışığın hayat ile olan ilişkisinin araştırmalarına da karışmıştır. Bu
araştırma biyolojik sistemlerin nasıl çalıştığı konusuna dramatik
yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bay Benedict canlı hücrelerin
yüksek hızlı şifa ve diğer başka şeylerden kaynaklanan ışık
uyarılarına süratle cevap verdiğini tesbit etmiştir. O bir
araştırmacı ve 6 tane patent sahibi bir mucit ve konuşmacıdır.
Bay benedict'in yaşadığı deneyimi onun izni ile burada sizlerle
paylaşıyorum
1982 yılında kanserden dolayı öldüm. Ameliyat edilemeyecek
durumdaydım ve bana verilecek her kemoterapik ilaç beni daha çok
bitkiselleştirecekti. 6-8 ay ömrüm kaldığı söyleniyordu. 1970 li
yıllarda bir bilgi ve haber manyağı idim , nükleer kriz, ekolojik
kriz ve benzerlerinden dolayı sürekli artan bir umutsuzluk
içerisinde idim. Ruhsal bir tabanım olmadığından .tabiatın bir hata
yaptığını ve biz insanların gezegen üzerindeki bir çeşit kanser
organizması olduğumuza inanıyordum. Gezegen ve kendimiz için
yarattığımız bu problemlerden herhangi bir çıkış yolu göremiyordum.
Tüm insanları kanser olarak algılıyordum ve işte bende onu oldum.
Beni çldüren de bu oldu. Dünya görüşünüz konusunda çok dikkatli
olon , size geri yansıyabilir; özellikle negatif bir dünya görüşü
ise. Benim kesinlikle negatif bir dünya görüşüm vardı. İşte beni
ölüme götüren bu oldu. Tüm alternatif tedavi metodlarını denedim
fakat hiçbirşey fayda etmedi. Artık kabul ettim ki bu yalnızca ben
ve Tanrı arasında bir mesele. Daha önce Tanrı ile hiç yüzleşmemiştim
hatta hiç ilgilenmemiştim bile. Herhangi bir ruhsal konu ile ilgili
hiçbir ilgim de yoktu fakat ruhsal ve alternatif tıp konularında
bilgi edinmek içib bir yolculuğa başlamıştım.
Konu ile ilgili bulduğum bütün kitapları okuyordum ve detaya iniyordum çünkü öbür
tarafta sürpriz ile karşılaşmak istemiyordum. Böylece çeşitli dinler
ve felsefeler ile ilgili okumaya başladım. Hepsi de çok ilginçti,
öteki tarafta birşeyler olduğu konusunda ümit veriyorlardı.
Öte yandan kendi kendinin patronu olan bir vitray sanatçısı
olduğumdanhiç sağlık sigortam yoktu . Bütün birikimlerim testler
için bir gecede gitti. Sağlık uzmanlığı ile sigortasız olarak karşı
karşıya kaldım. Ailemin finansal çöküş yaşamasını istemediğim için
bu konuyu kendim hallettim. Sürekli ağrım yoktu fakat zaman zaman
kendimden geçiyordum. Araba sürmeye cesaret edemiyecek duruma geldim
ve en sonunda tıbbi bakıma alındım. Kişiye özel bir hasta bakıcım
vardı .Son günlerimde benimle olan bu melek tarafından kutsanmıştım.
8 ay sürdü. Çok fazla ilaç almak istemedim çünkü mümkün olduğu kadar
bilinçli olmak istiyordum. Daha sonra öyle bir ağrı deneyimi yaşadım
ki sanki tüm bilincim ağrı oldu. Şanslıydım ki her seferinde sadece
bir kaç gün sürüyordu.
Bir gün sabah saat 4.30 da uyandığımı hatırlıyorum ve artık
biliyordum ki bu gün o gündür. Bu gün ölecektim. Bazı arkadaşları
çağırdım ve onlarla vedalaştım. Uyanıp hasta bakıcımı çağırdım ve
onunla özel bir anlaşma yaptım; öldüğüm zaman vücudumu 6 saat yalnız
bırakacaktı. Bunu istemekteki nedenim öldüğüm zaman birçok ilginç
olaylar olduğunu çeşitli kaynaklarda okumuş olmamdı. Tekrar uykuya
daldım. Ondan sonra hatırladıklarım tipik bir ölümden dönme
deneyiminin başladığıdır. Aniden tam farkındalığa ulaştım ve ayağa
kalktım, fakat vucudum yataktaydı. Etrafımda bir çeşit karanlık
vardı. Vücudumun dışında olmam olağan deneyimlerden çok daha canlı
idi. O kadar canlı idi ki evdeki tüm odaları görebiliyordum, evin
damını görebiliyordum, etrafını görebiliyordum hatta evin altını
bile görebiliyordum Parlayan bir ışık vardı .
Işığa doğru döndüm. Işık ölümden dönme deneyimi yaşayan diğer insanların anlattığı gibi
idi. Muhteşemdi, somuttu, gerçekti onu hissedebiliyordunuz .Cazipti,
çekiciydi ; anne ve babanızın kollarına gider gibi ona gitmek
isterdiniz. Işığa doğru gitmeye başladığımda sezgisel olarak
biliyordum ki eğer ona ulaşırsam artık ölecektim. İşte bu nedenle
ışığa doğru gitmeye devam ederken "lütfen bir dakika bekle ,sadece
bir an için orada dur "dedim .Bana büyük bir sürpriz olarak tüm
deneyim aniden durdu. Siz aslında ölümden dönme deneyiminin tam
kontroluna sahipsiniz . Bir roller koster üzerinde kaymıyorsunuz .
Talebim onurlandırıldı ve ışıkla bir miktar diyalok yaptım. Işık
sürekli değişik şekiller alıyordu örneğin ; İsa, Buda , Krişna,
Mandalalar (kutsal şekiller ), meleksi görüntüler ve işaretler.
- "Burada neler oluyor ,lütfen ışık kendini bana
tanıt ,durumun gerçekliğini bilmek istiyorum " diye ışığa seslendim
Tam kelimeleri söyliyemiyeceğim çünkü bir çeşit telapati idi .Işık
cevap verdi. Bana aktarılan cevaba göre ışıktan gelen cevaplar sizin
inancınıza göre şekillenir. Eğer bir budist veya katolik iseniz veya
tutucu biri iseniz kendi inançlarınızdan oluşan bir cevap alırsınız.
Bunlara bir bakıp inceleme fırsatınız var fakat birçok insan bunu
yapmaz. Işık kendini bana açtı ,sonra aslında gördüğümün yüksek
benliğimizin matrixi olduğunun farkına varmaya başladım . Size tek
söyliyebileceğim onun bir neticeye döndüğüdür, insan ruhunun
mandalası ,gördüğüm bizlerin yüksek benliklerimiz bir matrixtir.
Aynızamanda kaynağa kaptır, her birimiz direk olarak kaynaktan gelen
direk deneyimleriz. Hepimizin yüksek benlikleri var, varlığımızın
ruh üstü parçaları. O bana kendisini en gerçek enerji formunda açtı.
Omu tek tanımlayabileceğim yöntemyüksek benlik varlığı daha ziyade
bir kap gibidir. Hiç öyle görünmemesine rağmen o hepimizin sahip
olduğu kaynağa direk bir bağlantıdır. Bizler kaynağa direk olarak
bağlıyız. Aslında ışık bana yüksek benlik matriksini gösteriyordu.
Ve tüm yüksek benliklerin tek bir varlık olarakbağlı oldukları
gerçeğini net olarak anladım. Tüm insanlar tek bir varlık olarak
bağlıdırlar, bizler aslında aynı varlığız.Aynı varlığın değişik
cepheleriyiz. Herhangi bir dine vaad edilmemiştir. Bana bildirilen
işte buydu. Ve o insan ruhlarının mandalasını gördüm. Bu sanki de
her zaman istediğimiz tüm sevgiydi, bu herşeyi iyileştiren
sevgiydi ,şifa veren ve yenileyen.
Ben ışıktan bana açıklamaya devam etmesini istedik sonra yüksek
benlik matriksini daha iyi anlamaya başladım. Biz gezegen etrafında
bir birine bağlı yüksek benliklerin bulunduğu bir ağa sahibiz. Bu
aynı büyük bir şirket gibi . çevrenizdekibir sonraki subtil enerji
alanı, diyebilirsiniz ki bir ruhsal seviye. Birkaç dakika sonra daha
fazla açıklama talebinde bulundum. Gerçekten evrenin ne ile ilgili
olduğunu öğrenmek istiyordum ve herşey için hazırdım ve dedim ki
- "BEN HAZIRIM ,BENİ AL "
İşte o zaman ışık bu güne kadar gördüğüm en güzel şeye dönüştü. Bu
gezegendeki ruhların mandalası. Şimdi benim negatif görüşlerimden
dolayı gezegenimizin başına geleceğini düşündüğüm konulara sıra
gelmişti. Böylece ışıktan beni daha da aydınlatmasını diledim. O
muhteşem mandala içerisinde bizim özümüzün, çekirdeğimizin ne kadar
güzel olduğunu gördüm. Bizler en güzel yaratılışlarız. İnsan ruhu,
bizlerin birlikte yarattığımız insan matriksi kesinlikle
muhteşemdir, zariftir,ekzotiktir. Sizlere benim insanlarla ilgili
görüşlerimin o anda ne kadar değiştiğini anlatmama kelimeler yetmez
Dedim ki
- "Aman Tanrım bizlerin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum"
- "Hangi seviyede olursanız olun , ister yüksek, ister
alçak ;hangi şekilde isterseniz olun sizler en güzel
yaratılışlarsınız"
Ruhta herhangi bir kötülük olmadığını şaşkınlık içerisinde fark
ettim.
- "Bu nasıl olabilir" dedim
Cevap
- "Hiçbir ruhun doğasında kötülük yok . İnsanların başına
gelen korkunç olaylar onlara kötü şeyler yaptırır; ama ruhları kötü
değildir. " ve ışık bana dedi ki " insanların aradığı ve onların
varlığını destekleyen sevgidir. İnsanları saptıran sevgi
eksikliğidir"
Işıktan arka arkaya gelen açıklamalar sürecek gibiydi ki
- "Bütün bunlar insanlığın kurtarılacağı anlamına mı geliyor "
diye bir soru sordum
Sonra bir ışık sarmalı yağmurunda patlıyan trampet gibi büyük ışık
konuştu
- "Bunu her zaman hatırla ve hiç unutma ;siz kendinizi
kurtarır, bağışlar ve iyileştirirsiniz . Bu her zaman böyle idi ve
her zaman böyle olacak. Siz dünyanın başlangıcından önce tüm bunları
yapacak güce sahip olarak yaratıldınız."
İşte o anda daha da farkına vardım ki BİZLER HALE HAZIRDA
KURTARILMIŞTIK. Biz kendimizi kurtarmıştık çünkü Tanrının geriye
kalan evrenleri gibi gibi bizler de kendimizi düzeltecek şekilde
tasarlanmıştık.
İşte ikincigeliş bununla ilgili idi. Tüm kalbimle tanrının ışığına teşekkür ettim. Yapabileceğim en iyi sey bu basit kelimeler ile ifade ettiğim şükran duyguları idi.
- "Sevgili Tanrım , sevgili evren ,sevgili büyük öz , ben
hayatımı seviyorum"
Işık sanki beni daha da derinlere çeker gibi solukladı. Sanki ışık
beni tamamen emiyordu. Bu ışık sevgi bağım bile hala tarı
edilemezdir. Farklı bir gerçekliğe girdim ,öncekinden çok daha bilge
ve derin, daha başka ve fazla şeylerin farkına vardım, çok daha
fazla.
O muazzam bir ışık akıntısı idi; çok geniş ve dolu; hayatın kalbinin
derinlerinde. "Bu ne ?" diye sordum .
Ve ışık cevap verdi "BU HAYAT NEHRİDİR , BU KUDRET SUYUNDAN KALBİNİN
ÖZÜNE İÇ" .
Çyle yaptım. Bir büyük yudum aldım;bir tane daha aldım. Hayatın
kendinden içmek ; müthiş bir çoşku içindeydim.
Sonra ışık dedi ki " senin bir dileğin var"
Işık benimle ilgili herşeyi biliyordu ; tüm geçmiş ,şimdi ve
geleceği.
"Evet diye fısıldadım. Ve evrenin geri kalanını görmek istedim.;
güneş sistemimizin ötesi, tüm insanlık illuzyonunun ötesi. Işık bana
istersem akıntı ile gidebileceğimi söyledi. Ben de öyle yaptım ve
ışık içerisinde tünelin ucuna taşındım. Bir dizi hafif ses
patlamaları duydum.ve hissettim. Ne acele . Aniden farkettim ki
hayat ırmağı üzerinde gezegenden roket hızı ile uzaklaşıyorum.
Dünyanın uçar gibi uzaklaştığını gördüm. Güneş sistemi tüm ihtişamı
ile bir anda kayboldu. Işık hızından daha süratli bir şekilde
galaksinin merkezinden geçtim. Gittik sonra daha fazla bilgi
özümseyerek. Öğrendim ki bu galaksi ve tüm evren bir çok hayat
çeşitleri ile dolu. Birçok dünyalar gördüm. İYİ HABER BU EVRENDE
YALNIZ
DEĞİLİZ:
Galaksinin merkezinden bu bilinç ırmağı üzerinde geçerken ırmak
korkunç enerji dalgaları ile genişliyordu. Bütün tarihi bilgelikleri
ile süper galaksidizileri gözümün önünden geçti. Başlangıçta bir
yere doğru gittiğimizi sandım.,sanki seyahat ediyor gibi. Daha sonra
fark ettim ki aslında ırmak genişlerken benim bilincim de evrendeki
herseyi içine alacak şekilde genişliyor. Tüm yaratılış yanımdan
geçti. .tüm bunlar hayal edilemiyecek harikalardı. Ben gerçekte
harika çocuktum ,bebek harikalar diyarında. Sanki tüm yaratılış
yanımdan geçti ve bir ışık beneği içinde kayboldu. Işık her yandan
geldi ve çok daha farklı idi. Evrendeki tüm frekanslardan daha fazla
şeylerden meydana gelen bir ışık. Yeniden b,rçok yumuşak ses
patlamaları sezdim ve duydum. Bilincimveya benliğim tüm holografik
evrenle hatta daha fazlası ile arasyüz olmak için genişliyordu.
İkinci ışığın içerisine girince bana az önce artık gerçeği de
aştığım ile ilgili bir farkındalık geldi. Bunlar olan durumu
anlatabilmek için kullanabileceğim en iyi sözler, yine de açıklamaya
çalışayım. İkinci ışığı geçince birinci ışıktan daha da öteye
genişledim. Kendimi sessizlikten öte bilge bir durgunluk içerisinde
buldum. Sonsuzun ötesini ebediyen algılıyor ve görüyordum .
Boşluktaydım.
Büyük patlamadan önce, yaratılış öncesindeydim.
Zamanın başlangıcının ötesine geçmiştim, ilk söz ,ilk titreşim.
Yaratılışın tam gözünde idim. Sanki de Tanrının yüzüne değiyor gibi
bir duyguya kapıldım. Bu kesinlikle din ile ilgili bir duygu
değildi. Basitçe MUTLAK HAYAT , MUTLAK BİLİNÇ le birdim. Ebediyen
görüyor ve algılıyordum derken ,demek istediğim yaratılışın kendi
kendini meydana getirişini deneyimleyebiliyordum . Bu başlangıcı ve
sonu olmıyandır. Bu düşümceyi genişleten bir akıldır, değilmi ?
Bilim adamları büyük patlamayı evreni yaratan bir olay
olarakalgılıyorlar. Oysa be gördüm ki büyük patlama evrenleri sonsuz
olarak ve arka arkaya yaratan birçok büyük patlamanın yalnızca
birisi. Bunun için insan terimleri kullanarak oluşturabileceğimiz
tek görüntü super bilgisayarlar tarafından kendi kendinin benzeri
geometrik denklemler kullanılarak yaratılanlardır.
Eskiler bunları hep biliyorlardı. Derlerdi ki " Tanrısallık nefes
vererek belli aralıklarla yeni evrenler yaratır ve nefes alarak ta
diğer evrenleri yok eder. Bu devirlere YUGAlar denir. ". Moderen
bilim ise buna büyük patlama diyor. Ben mutlak ve saf bilinçte idim.
Tüm büyük patlamalar veya yuga ların kendi kendilerini yaratıp ve
yok edişlerini algılayabiliyor veya görebiliyordum.. Ani olarak ard
arda bunların içine girdim. Gördüm ki yaratılışın her bir küçük
parçası bile yaratma gücüne sahip . Bunu anlatmaya çalışmak çok güç.
Bu konu ile ilgili konuşabilmekte hala güçlük çekiyorum.
Geriye döndükten sonra bu BOŞLUK DENEYİMİNİ kelimelere
sığdırabilmem yıllar aldı. Sizlere şimdi ancak şunu
söyliyebilirim "BOŞLUK HİÇLİKTEN DE DAHA AZDIR , BÖYLE OLMASINA
RAĞMEN OLAN HERŞEYDEN DE DAHA FAZLADIR" . BOŞLUK MUTLAK SIFIRDIR.
TÜM OLASILIKLARI OLUŞTURAN KAOSTUR. MUTLAK BİLİNÇTİR. EVRENSEL
ZEKADAN ÇOK DAHA FAZLADIR.
Boşluk nerededir ? Biliyorum ki boşluk herşeyin hem içindedir hem de
dışındadır. Siz şu anda halen hayatta iken her zaman ard arda
boşluğun içinde ve dışında olursunuz. Oraya ulaşmak için herhangi
bir yere gitmenize gerek yok. Boşluk bütün fiziksel görüntülerin
arasındaki vakum veya hiçliktir. Atomlar arasındaki ve onların
elemanları arasındaki boşluk. Moderen bilim herşeyin arasındaki bu
boşluğu araştırmaya başlamış durumda. Ona SIFIR NOKTASI diyorlar. Ne
zaman onu ölçmeyi deneseler , cihazları ölçünün dışına çıkıyor veya
sonsuza çıkıyor diyebiliriz. En azından şimdilik sonsuzu kesin
olarak ölçebilecekleri bir yol yok. Sizin vucudunuz da dahil evrende
her yerde herşeyden fazla sıfır boşluğu vardır.
Mistiklerin boşluğa verdiği isim boşluk değildir. O öylesine müthiş
bir enerji ile doludur ki, olduğumuz herşeyi yaratan farklı bir
enerji. Büyük patlamadan beri herşey bir titreşimdir. İlk titreşim
olan ilk sözden beri
İncildeki " Benim " (I am ) in önünde aslında bir soru işareti var
- Benim ? Ben neyim ?
Yani yaratılış Tanrı tarafından , Tanrının kendini hayal edilecek
her yöntemle araştırması ve keşfetmesidir. Sürekli devam eden , her
birimiz üzerinden sonsuz bir araştırma. Başınızdaki her bir saç
telinden, ağaçtaki her bir yapraktan , her bir atomdan Tanrı ;
Tanrının özünü araştırıyor. İşte bu yüzden Tanrı bir ağacın
yaprağının düşüşünü bile bilir. Bu mümkündür çünkü siz nerede iseniz
orası evrenin merkezidir. Herhangi bir atom nerede ise orası evrenin
merkezidir.
Orada Tanrı vardır, Tanrı boşluktadır.
Ben boşluğu ve yaratılışın yugalarını incelerken bizim bildiğimiz
zaman ve mekanın tamamen dışında idim. Bu genişlemiş durumdayken
keşfettim ki yaratılış, mutlak bilinç veya Tanrının bizim bildiğimiz
anlamdaki hayat tecrübesine gelişidir. Boşluk kendisi tecrübeden
tamamen yoksundur. O ilk titreşim öncesi, yaşam öncesidir. Tanrılık,
yaşam ve ölümden çok daha fazladır. İşte bu sebeple evrende
deneyimlenecek ,yaşam ve ölümden çok daha fazla şey var.
Ben boşluktaydım ve yaratılan ve yaratılacak olan herşeyin
farkındaydım, sanki Tanrının gözünden bakıyordum. Ben Tanrı
olmuştum. Aniden artık kendim değildim. Tek söyliyebileceğim
Tanrının gözünden bakıyor olduğumdur. Aniden her atomun niye var
olduğunu biliyor ve herşeyi görüyordum.
Burada en ilginç olan ; ben boşluğa girmiştim. Oradan Tanrının orada
olmadığı asnlayışı ile çıktım. Tanrı burada. İşte bütün mesele.
İnsan ırkının sürüp giden dışarıda Tanrı arayışı. Tanrı bize herşeyi
verdi, herşey burada. O işte burada. Ve bizler Tanrının Tanrıyı
bizim üzerimizden araştırmalarıyız. İnsanlar Tanrı olmaya çalışmakla
o kadar meşguller ki artık farkına varmaları gereken "bizler hale
hazırda zaten Tanrıyız ve Tanrı biz oluyor" . İşte bütün mesele
gerçekte bu.
Ben bunların farkına varınca boşlukla işim bitti ve tekrar
yaratılışa dönmek istedim. Bu bana en doğal şey olarak göründü.
Ve aniden ikinci ışıktan dışarı çıktım veya büyük patlamadan. Yine
bir dizi yumuşak ses patlamaları ile bilinç ırmağına binerek
yaratılışa geri döndüm. Ne müthiş bir gezinti! İçimden galaksi super
kümeleri geri çıktı, çok daha iyi kavranmış olarak. Bizim
galaksinin merkezinden geçtim; orası bir KARA DELİK. Kara delikler
çok büyük işlemciler , evrenleri yeniden kullanıma sokuyorlar. Kara
deliğin öteki tarafında ne olduğunu biliyormusunuz? Biz varız, bizim
galaksimiz var , başka bir evrenden yeniden işlenmiş olarak.
O toplam enerji konfigürasyonunda galaksi harika bir ışık şehri
olarak parıldıyordu. Büyük patlamanın bu tarafında tüm enerji
ışıktır. Tüm atom altı , atom, yıldız, gezegen hatta bilincin
kendisi bile ışıktan yapılmıştır ve bir frekansı ve/veya parçacığı
var. Işık yaşamdır. Herşey ışıktan yapılmıştır hatta taş bile. İşte
bu nedenle herşey canlıdır. Herşey Tanrının ışığından yapılmadır ve
herşey çok zekidir
Ben ırmakta gezdik sonra en sonunda büyük bir ışığın geldiğini
gördüm. Biliyordum ki bu ilk ışıktır ve beraberinde yumuşak ses
patlamaları var. Gördüm ki içinde yaşadığımız güneş sistemi bizim
daha geniş bölgesel vücudumuzdur. Bu bizim bölgesel vücudumuzdur ve
biz de tahayyül edebileceğimizden çok daha büyüğüz. Gördüm ki güneş
sistemi bizim vücudumuz ve ben de onun bir parçasıyım. Dünya da, biz
olan o yaratılmış büyük varlıktır ve biz de o kendi olduğunu
bilenin parçalarıyız. Fakat biz yalnızca o parçasıyız. Biz herşey
değiliz fakat biz o olduğunu bilenin parçalarıyız.
Güneş sisteminin ürettiği tüm enerjiyi gördüm, müthiş bir ışık şovu
idi. Kürelerin müziğini duyabiliyordum. Bizim güneş sistemimiz de
tüm diğer göksel varlıklar gibi kendine has bir ışık matriksi
üretir; ses ve titreşim enerjisi . Diğer yıldız sistemlerindeki
gelişmiş medeniyetler titreşim ve enerji matriks imzalarından
evrende bizim algıladığımız anlamdaki hayatı tesbit edebilirler. Bu
onlar için çocuk oyuncağı. Dünyanın harika çocuğu olan insan şimdi
bile evrenin arka bahçesinde oyun oynıyan çocuklar gibi; coşkun ve
taşkın sesler çıkarıyor.
Irmağı direk olarak ıiığın merkezine doğru yönlendirdim. Yine
yumuşak ses patlamalarını takiben ışık beni içine soluduğunda onun
tarafından kucaklandığımı hissettim . Ben o anda o büyük sevgi
ışığının içindeydim ve hayat ırmağı içimden akıyordu. Tekrar
söylüyorum , o hiç yargılamadan en çok seven ışıktı. O bu harika
çocuk için ideal bir anne / baba idi.
- Şimdi ne ? diye merak ettim
Işık bana ölüm diye birşeu olmadığını anlattı. Artık öyle bir an
gelmişti ki tüm sorularımın cevabını aldığımı farkettim ve geri
dönüşüm yakındı. Diğer tarafla ilgili bütün sorularım derken tam da
anladığınız manada söylüyorum, benim bütün sorularım cevaplandı. Her
insanın farklı bir hayatı ve araştırdığı farklı sorular var. Bazı
sorularımız evrenseldir fakat her birimiz bu hayat dediğimiz şeyi
kendimize ait yöntemlerle araştırırız. Aynen , dağlardan tutun da
ağacın yapraklarına kadar var olan tüm diğer yaşam şekilleri gibi.
İşte bu evrende hepimiz için önemli olan budur, çünkü tüm bunlar
esas resim olan hayatın doluluğuna katkıda bulunur. BİZLER HARFİ
HARFİNE SONSUZ YAŞAM DANSINDA TANRININ KİMLİĞİNİ ARAŞTIRAN
TANRIYIZ. Sizin benzersizliğiniz tüm yaşamın yükselişini sağlıyor.
Yaşam döngüsüne geriye dönüşüm bhaşladığında aynı vücuda döneceğimi
hiç düşünmemiştim, nede birisi bana söylemişti. Yaşam işlemi ve
ışığa tam güvenim vardı ve işte bu nedenle hiç önemi yoktu . Işık
akımı büyük ışık ile birleşirken ; bu bana açıklananları ve diğer
tarafta öğrendiğm konular ile ilgili duygularımı hiçbir zaman
unutmamayı diledim. Aldığım cevap ;ruhumu öpğer gibi bir EVET oldu.
Sonra ışık içerisinden geçirilip titreşimsel gerçekliğe geri
götürüldüm.
Bana ilave bilgiler verilirken tüm işlem tersine
döndürüldü. Geri eve geldim ve bana reenkarnasyonun mekaniği ile
ilgili dersler verildi. Kafamdaki tüm küçük sorulara cevap
verilmişti. Bu nasıl çalışır ? , O nasıl çalışır ? .Reenkarne
edileceğimi biliyordum.
Dünya çok büyük bir enerji işlemcisidir., kişisel bilinç orada
gelişir ve herbirimize ulaşır. İlk kez olarak kendimi İNSAN olarak
düşündüm ve bu olmaktan mutlu oldum. Ben bu evrende bir atom
olmaktan bile mutlu olurdum. Bir atom. Tanrının insan parçası olmak
ise, işte bu en şahane kutsama. Bu kutsama bizim kutsamanın ne demek
olduğu ile ilgili en vahşi tahminlerimizden bile çok daha ileri.
Teker teker her birimiz için bu muthiş deneyimin insan parçası olmak
çok müthiş birşey. Teker teker her nirimiz nerede istersek olalım,
çok berbat bir durumda olsak ta olmasak ta bulunduğumuz yer bu
gezegen için bir kutsamadır.
Böylece herhangi bir yerde yeniden bebek olacağım düşüncesi ile
reenkarnasyon işleminden geçtim. Fakat kişisel kimlik ve bilincin
gelişimi konusunda bana bir ders verilmişti. Bu nedenle aynı vücuda
enkarne oldum.
Gözlerimi açtığımda çok şaşırmıştım. Neden şaşırdığımı bilmiyorum
çünkü bunu çok iyi anlamıştım fakat öyle olmasına rağmen tekrar bu
vüvutta bulunmak yine de bana sürpriz oldu; bana bakarak gözlerini
çıkarırcasına ağlayan birisinin bulunduğu odama geri dönmek.. O
benim hasta bakıcımdı. Beni bulduktan bir buşuk saat sonra ümidini
kesmişti. Benim ölmüş olduğumdan tamamen emindi; ölümün tüm
belirtileri mevcuttu. Katılaşmıya bile başlamıştım. Ne kadar ölü
kaldığımı bilmiyoruz., fakat hepimizde biliyoruz ki enazından beni
bulmalarının üstünden birbuçuk saat geçmişti. Benim ölü vücudumu bir
kaç saat yalnız bırakması ile ilgili isteğime mümkün olduğu kadar
saygı göstermişti. Biz vucudun hayat fonksiyonlarının durumunu
kontrol edebilecek gelişmiş stetoskop ve benzeri bir çok imkana
sahiptik. Benim kesinlikle öldüğümü tespit edebilecek durumdaydı.
Bu bir ölümden dönme deneyimi değildi. Ben kesinlikle en az birbuçuk
saat ölümün kendisini deneyimledim. Beni ölü olarak bulduktan sonra
birbuçuk saat stetoskop ile kontrol etmiş , kan basıncıma ve kalp
atışlarıma bakmıştı. Sonra uyandım ve dışarıdaki ışığı gördüm. Ona
doğru gitmeye teşebbüs ettim ve yataktan düştüm. Gürültüyü duyup
içeri koştu ve beni yerde buldu. İyileşmeye başlayınca başıödan
geçenlerden dolayı şaşkın olmama rağmen saygıyla karışık bir korku
hissediyordum. İlk başlarda başımdan geçenklerin hepsi hafızamda
değildi. Sürekli bu dünyadan dışarıya kayıyor ve soruyordum "BEN
HAYATTAMIYIM ?" Bu dünya diğer dünyadan daha çok rüyaya benziyor.
Üç gün içerisinde tekrar normal hissetmeye başladım, açık fakat
hayatımda hissettiklerimden çok farklı bir his. Yolculuk ile ilgili
hafızam daha sonra geldi. Artık gördüğüm hiçbir insan ile ilgili bir
problem görmüyorm. Bu deneyimden önce kesinlikle çok yargılayıcı
idim, birçok insanın kesinlikle berbat olduğunu düşünüyordum hatta
aslında benden başka tüm insanların berbat olduklarını düşünüyordum.
Fakat tüm bu konularda artık aydınlanmıştım.
Üç ay kadar sonra bir arkadaş artık test yaptırmamı söyledi, bende
gidip scan ve diğer gerekli testleri yaptım. Kendimi çok iyi
hissettiğimden dolayı kötü bir haberden korkuyordum. Klinikteki
doktorun tüm eski ve yeni scanlarıma bakıp
- "Artık burada hiçbir sorun yok " dediğini hatırlıyorum.
Ben
- "Gerçekten mi, bu bir mucize olmalı " dedim
O
- "Hayır bu tip olaylara oluyor, bunlara ANİ İYİLEŞME
olayları denir " dedi
Hiç etkilenmemiş gibi davranıyordu. Fakat işte burada bir mucize
vardı ve hiç kimse etkilenmese bile ben çok etkilenmiştim.
Hayatın gizinin zihin ile çok az ilgisi var. Evren hiçbir şekilde
zihinsel bir işlem değildir. Zihin yardımcıdır, o çok parlaktır .
Gerçi şimdilik hepimiz kalbimiz ve daha bilge kısımlarımız yerine
zihnimiz ile işlem yapıyoruz.
Dünyanın merkezi çok büyük bir enerji dönüştürücüdür. Aynen dünyanın
manyetik alan resimlerinde görüldüğü gibi . İşte bu bizim
döngümüzdür, reenkarne olan ruhları geri içine çeken.
İnsan seviyesine ulaşmanın belirtisi kişisel bilinç geliştirmeye
başlamamızdır. Hayvanların grup ruhları vardır ve onlar grup ruhu
olarak enkarne olurlar. Bir geyik çok büyük bir ihtimal ile her
zaman geyik olarak kalacaktır.
Fakat sadece insan olarak doğmak; ister hasarlı , ister dahi olsun
sizin kişisel bilınç geliştirmek yolunda olduğunuzu gösterir. Bu
yine insanlık denen grup bilinci içerisindedir.
Gördüm ki ırklar kişilikli kümelerdir. Fransız, Almanya ve Çin gibi
milletlerin kendi kişilikleri vardır.
Şehirlerin kişilikleri vardır ,onların bölgesel grup ruhları belirli insanları kendine
çeker. Ailelerin de grup ruhları var. Kişisel kimlik kendine
benzeyen yan kollar şeklinde gelişmekte. Grup ruhu bizim
kişiselliğimizi araştırır. Her birimizin sahip olduğu farklı farklı
sorular çok çok önemlidir.İşte Tanrılık ,Tanrının özünü sizin
üzerinizden böyle araştırır. Sorularınızı sorun, kendi
araştırmalarınızı yapın. Böylece özünüzü bulur ve özünüzde Tanrıyı
bulursunuz. Çünkü o tek özdür.
Bunlardan daha da ileri , farkettim ki biz insanlar aslında bir
birimizin RUH EŞLERİYİZ. Bizler yaratılış yönlerinde kendi
benzerleri olan aynı ruhun parçalarıyız, fakat yine de aynıyız. Ben
artık her insana baktığımda bir ruh eşimi görüyorum , her zaman
aradığım kendi ruh eşimi. Bunun da ötesinde görebileceğiniz en
muhteşem ruh eşiniz kendinizsiniz. Bizler hem erkek hem de dişiyiz.
Biz bunu RAHİMde deneyimleriz ve bunu reenkarnasyon durumunda
deneyimleriz. Eğer o nihai RUH EŞİNİZİ kendi dışınızda arıyorsanız
hiçbirzaman bulamazsınız., çünkü orada değildir. Aynen Tanrının
orada olmadığı gibi. Tanrı için dışarıya bakmayın. Tanrı için buraya
bakın ,kendi özünüze bakın. Yaşayabileceğiniz en büyük aşkı
yaşayın ..........KENDİNİZLE.....İşte o zaman bunun içinden herşeyi
sevebilirsiniz.
Sizlerin cehennem dediğiniz yere iniş yaptım ve bu çok şaşırtıcı
oldu. Şeytan veya kötüyü göremedim. Benim yaptığım iniş daha ziyade
cehalet ve bilmemekten kaynaklanan insanların alışılmış ızdırapları
idi. İşte o ızdırap verici bir varlık olarak görülür. Fakat benim
çevremdeki milyonlarca insanın her birinin hazır küçük bir ışık
yıldızı var. Fakat kendi üzüntüleri, travmaları ve ızdırapları ile o
kadar tükenmişler ki sanki kimse buna önem vermiyor. Sonsuz gibi
gelen bir süre sonra o ışığı bir çocuğun anne/babasını çağırması
gibi yardıma çağırdım. O zaman ışık açıldı ve beni tüm korkular ve
acılardan izole eden bir tünel bana doğru geldi ve beni sardı. İşte
gerçekte cehennem bu.
Bizim yapmayı örenmekte olduğumuz ve öğrenmemiz gereken şey , el ele
tutşup bir araya gelmek. Cehennemin kapıları artık açıktır. El ele
tutuşup ,birleşıp hep birlikte yürüyerek cehennemden çıkacağız.
Işık ulu altın bir meleğe dönüşüp bana geldi . Ona " SEN ÖLÜM
MELEĞİMİSİN ?" dedim. O ise bana gösterdi ki o benim ruh üstüm,
benim yüksek benlik matriksim , bizlerin super tarihi parçamızdır.
Sonra ışığa alındım.
Yakında bilimimiz ruhu olabilecek. Bu çok müthiş olmazmı? Bizler
ruhsal enerji ve subtil enerjiyi cihazlarla göreceğiz. Fizikçiler
atom çarpıştırıcılar ile atoöların içinde ne olduğunu anlamak için
atomları çarpıştırıyorlar. Onlar quarklara ve çekime kadar
ulaştılar. Bir gün onları bir arada tutan o küçük şeye ulaşacaklar
ve işte o zaman ona Tanrı demek zorunda kalacaklar. Atom
çarpıştırıcılarla sadece onların içinde olanı görnüyorlar ,
parçacıklar oluşturuyorlar. Tanrıya şükürler olsun ki bunların
hayatı çok kısa oluyor ; milisaniye veya mikrosaniye kadar. Artık
farkına varıyoruz bizler de yaratabiliriz. Her zaman için gördüm ve
farkına vardım ki hepimiz bir tüm bilgi noktasından geçer ve kendi
benzerini yaratmaya başlarız, bir sonraki seviyeyi. Biz araştırmamız
esnasında işte bu yaratma gücüne sahibiz. İşte bu Tanrının bizim
içimizden kendini genişletmesidir.
Geriye dönüşümden beri ışığı kendiliğimden deneyimleyebliyorum ve
istediğim zaman meditasyon yaparak boşluğun içine nasıl
girilebileceğini de öğrendim. Hepiniz bunu yapabilirsiniz. Bunu
yapabilmek için ölmeniz gerekmiyor. Bu sizin donanımınız içinde var,
hali hazırda bunun için kablolanmış durumdasınız.
Vücut varolan en muhteşem ışık varlıktır. Bu vücut inanılmaz bir
ışık evrenidir. Ruh bizi bu vücudu eritip yok etmemiz için
zorlamıyor. Olan bu değildir . Tanrı olmaya uğraşmaktan vaz geçin,
Tanrı siz oluyor; burada.
Akıl evrende koşan bir çocuk gibidir. Dünyayı kendi yarattığını
sanıp sürekli birşeyler talep ediyor. Ben akla sordum
- "Annenin bu işe ne ilgisi var ?"
İşte bu bir sonraki ruhsal farkındalık seviyesidir. Ah evet annem;
ve aniden egodan vazgeçiyorsunuz çünkü anlıyorsunuz ki evrendeki tek
ruh siz değilsiniz.
Işığa sorduğum sorulardan birisi
- "Cennet nedir ?" idi
Buna tüm yaratılmış cennetlerde bir gezintiye çıkarılarak cevap
aldım. Nirvana ,Mutlu Av Alanları, hepsi . Hepsinden geçtim. Bunlar
bizlerin yarasttığı düşünce formu yaratılışlar. Bizler aslında
cennete gitmeyiz, bizler yeniden işlem görürüz. Fakat her ne yarattı
isek orada bir parçamızı bırakırız. Bu gerçektir , fakat ruhun
bütünü bu değildir.
Hristiyanların cennetini gördüm. Bizler bunun çok güzel bir yer
olduğu beklentisindeyiz ve tahtın önünde durursunuz.,ebediyen
tapınarak. Denedim çok sıkıcı. Hepimizin yapacağı bu ; çocuk gibi.
Kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Bazı cennetler çok
ilginçti, bazıları ise çok sıkıcı. Çok eski olanların daha ilginç
olduğunu gördüm, örneğin Amerikan yerlilerinin MUTLU AV ALANLARI.
Mısırlılarınki harikaydı. Bu böyle sürüp gider. Bunlardan birhayli
var. Şayer belirli bir dinin Tanrısına inanan bir grup ruhuna ait
değilseniz bunların her birinde sizin kendi yorumunuz olan bir
kendini tekrar eden desen var.Yine de herbiri biraz farklıdır. Bu
orada bıraktığınız parçanızdır. ÖLÜM HAYAT ŞLE İLGİLİDİR , CENNET
İLE İLGİLİ DEĞİL.
Tanrıya sordum
- " Deünyada var olan en iyi din hangisi? Hangisi doğru ? "
Tanrı katı büyük bir sevgiyle dedi ki
- " İLGİLENMİYORUM "
Bu inanılmaz bir incelik. Manası ise şu, ilgilenen varlıklar
bizleriz.
Yıldızları en yüksek Tanrı katı bize diyor ki "Sizin hangi dine ait
olduğunuz bizim için önemli değil"
Bunlar gelir ve gider, Budizim ebediyen burada değil, katoliklik de
ebediyen burada değil ve bunların hepside her geçemn gün daha fazla
aydınlanmakta. Şimdi bütün sistemlere daha fazla ışık geliyor.
Ruhsallıkta büyük bir reforum olacak aynen protestan reformu gibi.
Bu konuda birçok insan kavga edecek, bir din diğerine karşı.; hepsi
de sadece kendisinin doğru olduğuna inanarak.
Herkes kendisinin Tanrının sahibi olduğunu sanıyor, felsefeler de
dinler de ama özellikle dinler çünkü bunlar felsefeleri etrafında
büyük bir organizasyon oluşturdular. Tanrı katı "ilgilenmiyorum "
der demez anladım ki bununla bizim ilgilenmemiz gerek. Bu çok
önemli ,çünkü bizler ilgili varelıklarız.. Bu bizi etkiliyor işte bu
nedenle önemli. Elinizde olan ruhsal bir enerji denklemi. En üst
Tanrı katı sizin hristiya, budist veya herhangi bir başka bir dinden
olmanızla ilgilenmiyor. Bunların hepsi bütünün çiçeklenen
çehreleri. Umarım bütün dinler bunu farkeder ve diğerlerine saygı
duyar. Bu her dinin sonu değil ama bizler hep aynı Tanrıdan
bahsediyoruz. Tanrı yaşıyor ve yaşamaya fırsat veriyor. Hepsinin
farklı bir görüşü var. Ve hepsşi de esas resme katkıda bulunuyor,
önemli olan da bu.
Oteki tarafa toksik atıklar, nükleer füzeler, nüfus patlaması ve
yağmur ormanları ile ilgili korkular ile gittim. Tek tek bütün
problemleri severek geri döndüm. Nükleer atıkları seviyorum. Mantar
bulutu seviyorum ;bu kendimizi gösterdiğimiz en kutsal mandala için
bir prototip. O aniden bizi dünyadaki tüm dinlerden ve felsefelerden
çok daha fazla bir araya getirdi, yeni bir bilinçlilik seviyesine.
Gezegeni 50 kez hatta 500 kez uçurabileceğimizi bilmekteyken, belki
en sonunda artık burada hep birlikte olduğumuzu farkettik. Onlar
bunu bize devretmek için bir süre daha bazı bombaları devre dışı
bırakmaya devam etmeli . Daha sonra İartık buna ihtiyacımız yok"
demeye başlarız.
Şimdi biz her zamankinden daha emniyetli bir dünyadayız ve daha da
emniyetli olcak. İşte bu nedenle toksik atıkları severek
döndüm ,çünkü bizi bir araya getirdi.Bu şeyler çok büyük. Peter
Russel in söyleyeceği gibi, bu problemler artık ruh boyutunda. Acaba
bizim ru boyutunda bir cevabımız varmı? EVET
Yağmur ormanlarının yok olması yavaşlıyacak, ve elli yıl içerisinde
gezegende her zamankinden daha çok ağaç olacak. Eğer ekoloji ile
ilgili iseniz devam edin sizler farkında olmıya başlayan sistemin
bir parçasısınız.Bütün isteğiniz ile devam edin fakat kesinlikle
strese girmeyin bu daha büyük birşeyin parçası.
Dünya kendini ehlileştirme işleminde, bir daha hiçbirzaman eskisi
gibi vahşi bir yer olmıyacak. Doğanın serpilip gelişeceği kaynaklar
ve vahşi büyük alanlar olacak. Nufus artışı bilinç sıçraması için
gereken optimum rakama çok yaklaştı. Bu nüfus sıcraması politika,
para ve enerjiyi değiştirecek.
Rüya gördüğümüzde ne oluyor ? Bizler çok boyutlu varlıklarızç Buna
berrak ( lucid ) rüyalarla ulaşabiliriz . aslında bu evren Tanrının
bir rüyası. Gördüm ki biz insanlar kendisi de bir benek olan
galaksimizin bir beneği olan dünyamızda bir beneğiz. Ndışarıda dev
sistemler var ve biz avaraj bir sistemiz. Fakat insanlar şimdiden
bilinç kozmosunda efsaneleştiler. Dünya/Gaia nın küçücük insanlarfı
efsaneleşti. Bizi efsaneleştiren nedenlerden birisi ruya
görmemizdir. Bizler aslında efsanevi rüyacılarız. Aslında bütün
kozmos hayatın manasını araştırıyor, tam olarak ne olduğunu. Ve tüm
zamanların en iyi cevabı küçük rüyacıdan geldi. Bizler rüyasını
gördük. Bu nedenle rüyalar çok önemli.
Öldükten sonra ve geri gelince hayat ve ölüme gerçekten saygı
duydum. DNA deneylerimizde belkide çok büyük bir gize kapı açıyoruz.
Yakında bu vücutta istediğimiz kadar yaşayabilme becerisine sahip
olacağız. 150 yıl kadar yaşadıktan sonra kanal değiştirmek istiyecek
bir segisel ruh duyusu olacak. Aynı vücutta sonsuza kadar yaşamak
reenkarnasyon kadar yaratıcı değil, bu içinde olduğumuz fantastik
enerji vorteksi içindeki enerji dönüşümü. Bizler aslında yaşam ve
ölümdeki bilgeliği göreceğiz ve bundan zevk alacağız.
Şimdi olduğu gibi biz zaten herzaman canlı olduk. Bu içinde
olduğunuz vücut her zaman canlı oldu. Bu hiç bitmeyen bir hayat
ırmağından gelip Büyük Patlama ve ötesine kadar gider. Bu vücut
yoğun ve ince enerji içerisinde bir sonraki yaşama hayat verir . Bu
vücut hale hazırda ebediyen canlı
BİZLER BİRLEŞİP EL ELE TUTARAK HEP BİRLİKTE CEHENNEMDEN DIŞARI
YÜRÜYECEĞİZ.
Mellen Thomas Benedict