18 Kasım 2008 Salı

Reenkarnasyon Üzerine

Ölçüsüz büyüklükteki Allah maddi değerleri ölçmek için kullanılan “Bir” ile izah edilemez, çünkü ‘Bir’ maddeyi sayma gereksiniminden doğmuştur. Manevi değerler dünyevi değerleri ölçmek için kullanılan ölçülerle ölçülemezler.
Ne var ki, Allah’ın tüm maddi ölçülerin üzerindeki varlığını kavrayabilmek için O’nu önce maddi ölçülerle açıklamak bir zorunluluk olmuştur. Bu zorunluluk tek tanrılı dinlerin doğmasına yol açtı. Aslında Allah için kullanılan “Bir” sıfatı bir sınırlamadır. İnsan Bir’in sınırlama olduğunu anladığı zaman kendini ‘Tek Allah’ prensibine dayanan dinlerin üzerindeki bir görüşe hazırlar. Tek Tanrılı dinler, aslında birçok evrim aşamasından geçmiş ‘tek bir dindir.’

Mevlana Celaleddin- i Rumi’den dizeler

Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.
Bitki olarak öldüm hayvan oldum.
Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum,
Öyleyse ölümden korkmak niye?
Hiçbir sefer daha kötüye dönüştüğüm
ya da daha alçaldığım görüldü mü?
Bir gün insan olarak ölüp, ışıktan bir yaratık,
rüyaların meleği olacağım.
Fakat yolum devam edecek.
ALLAH’tan başka her şey kaybolacak.
Hiç kimsenin görüp duymadığı bir şey olacağım.
Yıldızların üstünde bir yıldız olup
doğum ve ölüm üzerinde parlayacağım.


BHAGAVAT GİTA’dan dizeler

Yaşayanlara da ölenlere de üzülmez bilge
Hiç birimiz hiçbir zaman yok olmadık
Hiçbir zaman da yok olmayacağız.

Nasıl şu gövdenin içindeki can
Çocukluktan gençliğe
Gençlikten yaşlılığa geçerse
Ölümle de bir başka gövdeye geçer

Gövdeler ölür
Gövdeleri giyense ölümsüzdür
Ölçülemez biçilemez o
Yok edilemez o

Ölümsüz ve doğumsuz olan
Sonsuz ve başsız, değişmez olan
Ölebilir mi hiç gövde gibi

Eskimiş giysilerden soyunduğu gibi gövdenin
Gövdeyi giyen de eskimiş gövdeden soyunur
Yeni giysiler gibi yeni gövdeler giyinir o

Doğan için ölüm kaçınılmazdır
Ölense yeniden dirilir
Olması gerekene üzülmez

Ölümsüzdür yerleşen
Tüm varlıkların gövdesine
Ölümsüzlüğün ölümüne yas tutulmaz

Reenkarnasyonun (genedoğumun) bir gerçek olduğundan Eflatun’un hiçbir kuşkusu yoktu. “Ruhlar” diyordu, “sürekli olarak bu yaşama doğarlar.” Halkı uyarmak için onlara kötü olurlarsa daha kötü ruhların, iyi olurlarsa daha iyi ruhların arasına karışacaklarını söylüyordu. Bu, karma yasasından başka bir şey değildi. Origen’e göre herhangi bir zamanda ruhun edindiği beden, önceki liyakat ya da liyakatsizlikleri tarafından belirlenmektedir. Amerikalı kahin Edgar Cayce ise, çoğu kere insanların bu yaşamlarında karşılaştıkları sorunların, önceki yaşamlarından birinde yapmış oldukları yanlış uygulamaların sonucu olduğunu söylüyordu. 

Reenkarnasyona ilişkin en ilginç olaylardan biri İmad Elewar’a ait olanıdır. İmad, İbrahim Bouhamzy adı altında sürdürdüğü bir önceki yaşamı üzerine 57 adet kanıt ortaya koymuş, bunlardan 51’inin doğruluğu kanıtlanmıştır. Dr. Stevenson kendisiyle ilk görüştüğünde İmad ancak beş yaşındaydı. Verdiği bilgilerin yanı sıra İmad, İbrahim’in kişiliğine özgü davranış özellikleri de göstermişti. Bu olay incelendiğinde, reenkarnasyon olasılığı dışında herhangi bir açıklamanın mümkün olmadığı görülmektedir. 

Reenkarnasyon düşüncesine karşı ileri sürülen itirazların en yaygın olanı matematik savlara dayandırılmakta ve dünya üzerinde şu anda şimdiye kadar doğup ölmüş tüm insanlardan daha fazla insan olduğuna göre hepimiz genedoğmuş olamayız denmektedir. Oysa günümüzde dünya üzerinde genedoğanları, sadece dünyanın bu devresinde doğup ölenlerle sınırlamak yanlıştır. Bugün dünya üzerinde doğan bir insanın bundan evvelki yaşamlarının bir bölümünü veya tamamını dünya tarihinin bilinmeyen devrelerinde geçirmiş olması pekala mümkündür. Çünkü dünya insanoğlunun tespit edemediği birçok devrelerden, yani sikluslardan geçmiştir. Herhangi bir toplumun bireyleri arasındaki muazzam evrim farklılıkları, bu görüşün doğruluğunun kanıtıdır.

Bazı kişiler, geleneksel genetik ve soya çekim düşüncelerini altüst ettiği iddiasıyla reenkarnasyon kuramına karşı çıkabilirler. Aslında hiç de öyle değildir. İnsan bedeni diğer bedenlerin dölünden gelirken, bu bedeni taşıyan varlığın şuuru kendine özgü bir şecereye sahiptir. Genedoğumla soya çekimi birbirine karıştırmamalıyız, soya çekim tamamen bedenin genetik yapısına bağlıyken, genedoğum tamamen varlığın ruhuyla ilgili bir fenomendir. 

Dr. Arthur Guirdham, Katharlar ve Montsegur yöresine karşı duyduğu aşırı ilgiyi, mezhebin ortadan kaldırılması sırasında Roger de Grisolles adında bir Kathar rahibi olarak yaşamış olmasına bağlamaktadır. Doktor bu kanıya ilginç bir şekilde varmıştı. Her yerde Kathar’larla ilgili bilgilere rastlamış, aynı dönemde yaşamış kişilerle karşılaşmıştı. Sonunda doktorun gözlemleri öyle bir düzeye varmıştı ki, Montsegur’da katledilmiş bir grup Kathar’ın 20. yüzyıl İngiltere’sinde yeniden bedenlendiği inkar edilemez bir gerçek haline gelmişti. Reenkarnasyon konusunda derlenmiş birçok olayda rastlanan bedensel işaretlere bu olayda da rastlamaktayız. Dr. Guirdham, genedoğmuş Kathar’lardan bazılarının Montsegur’da yakılırken çektikleri acıları bu yaşamlarında da çektiklerini, bedenlerinde bir takım yanık izleri bulunduğunu söylemektedir. Olayın önemli kişilerinden Bayan Mills kalçasındaki bir ağrıdan şikayet ederek Dr. Guirdham’a geldiğinde Mills’i muayene eden doktor kadının sırtında boydan boya uzanan sertleşmiş yanık izleri görmüştü. Bayan Mills’in söylediğine göre bu izlerin bulunduğu yerler, yakılmaya götürülürken sırtının yanan bir meşale darbesine maruz kalan kısımlarıydı. Dr. Guirdham ortaya koyduğu ilginç gözlemlerini şu kanıya dayandırmaktadır: Montsegur Kathar’larından bir kısmının aynı yörede yeniden doğmaları belirli bir amaca yöneliktir. Bu amaç da büyük olasılıkla reenkarnasyon gerçeğini kanıtlamaktır. 

Kişisel ruh (psyhe), yani üstün benlik tam olarak bedene bağlanmaz ya da tezahür etmez. Kişilik ancak ruhun bir kısmıdır ve ruh bununla kendini kısmen ifade eder. Tezahür, kısmi kişiliğe oranla ruhun bedene bağlı olmayan kısmıdır, noksansız bir hafıza yeri olarak geleceği bilme, aydınlatma, sezme rolü oynar. Spiritüel varlıklarla ve faaliyet planlarıyla temas kurarak koruyan ve ilham veren bir rehber rolünü de yerine getirir. Şu halde, parapsikolojinin şuuraltı dediğimiz şeyin tezahürleri hakkında bize söylediklerini dikkatle incelemeli ve şuurüstü terimini kullanmaya alışmalıyız. Şuurüstü,ilham, deha ve yaratıcı faaliyeti sağlar. C..Jung’un psikanalizle ilgili araştırmaları şuuraltının, uygarlıkla ilgili zihinsel gelişmenin en eski ve en ilkel düzeylerine ait arşetipik psişik unsurları barındırdığını göstermiştir. Dünyanın yapısındaki tortul tabakaları jeologların keşfetmesi gibi, Jung da ruhtaki tabakaları (psişedeki tortul tabakaları) keşfetti. Psikanalizle ilgili araştırmalara dikkat etmek gerekir, çünkü reenkarnasyon araştırmalarında bize son derece önemli malzemeler sağlamaktadır.
Reenkarnasyon doğal bir yasa olduğundan belirgin bir fonksiyonu olmalıdır. Bu fonksiyon, tıpkı biyolojik alandaki melezleşme ve kalıtım faaliyetleri gibi psişik alanda değişiklik yaratan bir faaliyettir. Reenkarnasyon, ruhu giderek zenginleştiren deneyimleri gerçekleştirmek için ardarda gelen kişilikler demektir. Her ölüm olayından sonra kişilik tüm psişesiyle, karakter, zeka ve ahlakla ilgili deneyim ve kazançlarını eski kazançlarıyla birleştirip yeniden özümler.
Eski yaşamların anıları pek nadir hatırlanır. Yaşamdan genç yaşta ani ve şiddetli bir ölümle ayrılma halinde bir sonraki hayatta bu hatırlanabilir. Bu anıların ender olarak aniden çıkıp gelmesi, önceki hayatın bitiminden hemen sonra tekrar doğulduğunu göstermez mi? Yeni hayatta devam eden kişilik, noksan bir özümlemeyi hatırlamaktadır.


Reenkarnasyona İlişkin İlginç Soru ve Yanıtlar

Araştırmacı Herbert B. Greenhouse’un reenkarnasyona ilişkin sorulara verdiği yanıtlar:

S- Reenkarnasyon hipotezini destekleyen kanıtlar nelerdir?

C-Bazen insanlar, özellikle de çocuklar bir önceki yaşamlarıyla ilgili bilgiler verebilirler. Söz konusu geçmiş yaşamları bilen ve hala sağ olan tanıklar varsa öne sürülen iddiaları doğrulayabilirler. Bazen bir önceki yaşamdan taşınan vücuttaki yara izleri veya benzeri fiziki işaretler de kanıt teşkil ederler. Bazı şeylerden zevk alışın ya da nefret edişin bir önceki yaşamdan taşınmış bir alışkanlık olduğunu da söyleyebiliriz. Hatırlanan yaşamla sürdürülen yaşam arasında çok uzun bir zaman aralığı varsa, kişinin o tarihi devre ve kişilik konusundaki bilgisi yapılacak araştırmalarla kanıtlanabilir. Belirli şartlar altında, yani trans, rüya ve anestezi etkisinde kişi daha evvel hiç bilmediği bir dili veya dilleri konuşuyor olabilir. Bazen çok eski bir dili bile konuşabilir. Dahası, sanki doğuştan edinmişçesine çok küçük yaşlarda olağanüstü bir müzik yeteneğine ya da başka bir yeteneğe sahip olabilir.

S- Shanti Devi’nin klasikleşmiş reenkarnasyon olayı nedir?

C- 1930 yılında Hindistan’da yaşayan Shanti Devi adında dört yaşındaki bir kız, bir önceki yaşamında evinden 150 km uzaktaki Muttra kasabasında yaşadığını ileri sürmüştü. Oraya hiç gitmediği halde kasabayı ve halkını kusursuz biçimde tarif ediyor, kocasının adı dahil olmak üzere önceki yaşamıyla ilgili tüm ayrıntıları hatırlayabiliyordu. Eskiden kocası olduğunu iddia ettiği Kedar Nath küçük kızı ziyaret ettiğinde Shanti Devi onu hemen tanımış ve sadece Kedar’ın bilebileceği bir açıklamada bulunarak bir önceki yaşamında evin bir odasına 100 rupi sakladığını söylemişti. Sonradan Muttra’ya götürülen Shanti Devi, kasabada yaşayanları ve kasabaya ait birçok özelliği teşhis etmişti.

S- Küçük yaşlarda görülen olağanüstü yetenekler reenkarnasyona nasıl kanıt olabilir ?

C- Mozart gibi dahiler ilgilendikleri sanat dalını hiç eğitim görmeden kavramakta, sadece birkaç derse gereksinim duymaktadırlar. Bu tür insanlar yetkin oldukları alan ne olursa olsun, geçmiş hayatlarından getirdikleri yeteneklerini bir “bilgi tazeleme” den sonra kusursuz bir şekilde icra etmektedirler. O birkaç ders bir öğrenim değil, sadece hatırlamadır!

S- Kral David reenkarnasyonu nedir?

C- 1960 yılında İsrailli bir adamın üç yaşındaki oğlu, kutsal kitapta sözü edilen günlerin İbranicesiyle konuşmaya ve adamlarına savaşa hazırlanmaları için çağrıda bulunmaya başladı. Ayrıca Kral David gibi harp de çalıyordu. Bir İbranice uzmanının söylediğine göre, çocuk bu eski dili çok akıcı bir şekilde konuşuyordu.

S- İnsan tüm enkarnasyonları boyunca aynı cinsiyeti mi taşır?

C- Çoğu araştırmacı bazen erkeklerin kadın, kadınların da erkek olarak doğduğuna inanmakta, birçok insan da evvelce karşı cinsten biri olarak yaşadığını hatırlamaktadır. Bir genç kız asker olarak geçirdiği önceki yaşamını hatırlayabiliyordu. Belirgin kadınsı nitelikler gösteren erkeklerle, erkeksi eğilimleri olan kadınlar bir önceki yaşamlarında deneyimlemiş oldukları cinsiyeti açığa vuruyor olabilirler. Ameliyatla cinsiyet değiştirenler yanlış bedende doğduklarını, gerçekte karşı cinse ait olduklarını iddia ederler. Bunun yanıtı o kişilerin geçmiş yaşamlarındadır.

S- Rüyalar geçmiş yaşamlara kanıt olabilir mi?

C- Birçok kişi rüyasında önceki yaşamına ait görüntüler gördüğünü ileri sürer, ama bunu kanıtlamak çok güçtür. Bunlardan en ilginci Sicilyalı Bayan Adela Samona’nın rüyasıydı. 15 Mart 1910’da beş yaşındaki kızı Alexandrina ölmüştü. Üç gün sonra Bayan Samona’nın rüyasına giren kız, annesine bir başka çocuk olarak döneceğine dair söz verdi. Sonradan bir medyum aracılığıyla temas kurulan kız, ikiz kızlardan biri olarak tekrar doğacağını söyledi. Bayan Samona 10 Kasımda söylendiği gibi ikiz kızları dünyaya getirdi. Kızlardan biri görünüş ve kişilik olarak tıpkı ölen kıza benziyordu. Beş yaşına geldiğinde Alexandrina’nın yaşamına ait olayları hatırlamaya başlamıştı bile!

S- Grup reenkarnasyonu nedir?

C- Edgar Cayce’ın trans halindeyken aldığı mesajlara göre, birçok kişi çeşitli enkarnasyonlar boyunca ortama ilişkin deneyimler edinmekte, hatta bir yaşamdan ötekine aynı bölgede, aynı ulusal ya da dini gruplarla birlikte yaşamaktadır. Cayce, tarih öncesi Atlantis sakinlerinden birçoğunun bu yüzyılda Amerika’da yeniden bedenlendiklerine inanıyordu.

S- Genedoğumla ilgili olaylar kapitalist batı ülkelerinde neden daha az görülüyor?

C- Psişik olaylara gösterilen ilgi arttıkça Amerika’da da bu tür olaylar daha sık ortaya çıkmaya başlamıştır. Ancak Amerika’daki olayların sayısı, örneğin Hindistan, Seylan ve Burma gibi ülkelerle kıyaslanamaz. Alaska’nın Tlingit Kızılderilileri gibi reenkarnasyonu bir gerçek olarak benimsemiş kültürlerle karşılaştırdığımızda arada büyük farklar olduğunu görürüz.

S- Enkarnasyonlar arasındaki bekleme süresi ne kadardır?

C- Bir kurama göre, varlık bir bedenden ayrılır ayrılmaz hemen bir başka cenine ya da bebeğin bedenine girer. Dr. Stevenson’ın Hindistan, Alaska ve diğer ülkelerden derlediği olayların çoğu, ölümle genedoğum arasında geçen sürenin çok az olduğunu veya hiç zaman farkı olmadığını ortaya koymuştur. Ancak anlaşıldığı kadarıyla bu süre kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Jess Stearn tarafından Kanada’da incelenmiş olan “mavi gözlü kız çocuğu” türünden olaylar bir ya da birkaç kuşağın geçmiş olduğunu göstermektedir.
Medyumlar kanalıyla temas kurulan Patience Worth gibi bazı varlıkların yüzlerce yıl boyunca başka bir bedene girmediklerini ortaya koymuştur. Reenkarnasyonu bir gerçek olarak kabul edersek bekleme süresi bir kurala bağlı değilmiş gibi gözükmektedir.

S- Günümüzde 40 bin yaşında olduğunu öne süren kişi kimdir?

C- Joan Grant’in söylediğine göre, anıları kendisini 31 yaşam süresi kadar, yani tam 40 bin yıl geriye götürmektedir. Bayan Grant önceki yaşamlarını “Uzaktaki Anılar” adlı kitabında anlatmıştır.

S- Reenkarnasyona inanmayan medyum kimdir?

C- Eileen Garrett trans halinde değilken genedoğum konusunu şüpheyle karşılıyordu. Ancak, kontrolü altında bulunduğu bedensiz varlıklardan Abdül Latif onun aracılığıyla konuşmaya başlayınca reenkarnasyona inandığını söyledi.

S- Karma yasası nedir?

C- Karma, her eylemin olumlu ya da olumsuz bir etki yaratmasıdır. Kişinin gelecek yaşamında olumlu eylemlerini geliştirme, olumsuz olanlarının da üstesinden gelme fırsatıyla karşı karşıya kalacağını söyleyen bir yasadır. Örneğin, fiziki bir eksikliğin ıstırabını çeken kişi, geçmiş yaşamlarındaki olumsuz bir davranışın bedelini ödemektedir.

S- Amerika’nın Kurtuluş Savaşı günlerinde yaşamış hangi tanınmış bilim ve devlet adamı reenkarnasyona inanıyordu?

C- Benjamin Franklin daha gençlik yıllarında kendi mezar yazıtını kaleme almıştı. Şöyle diyordu: “Yayıncı, B. Franklin’in bedeni içi dışına çıkmış ve kaplaması dökülmüş eski bir kitap kapağı gibi burada yatmakta, kurtlara yem olmaktadır. Ama yapılanlar kaybolmayacaktır, çünkü onun inandığı gibi yazarınca düzeltilmiş olarak yeni ve daha zarif bir baskıyla bir kez daha ortaya çıkacaktır.” Franklin mezar yazıtına şu paragrafı da eklemiştir: “Dünyadaki varlığıma baktıkça şuna inanıyorum ki, belirli bir form içinde her zaman var olacağım. Tüm güçlüklerine rağmen yaşamaya, yeni baskımda eski basımdaki hataların düzeltileceği ümidiyle itiraz etmeyeceğim.”

S- Ünlü Amerikalı Yazar Ralph Waldo Emerson reenkarnasyona inanıyor muydu?

C- Evet. Emerson şöyle yazmıştı: “Hiçbir şey ölü değildir. İnsanlar kendilerini ölmüş gibi gösterirler ve yapmacık cenaze törenleriyle dokunaklı ölüm haberlerine katlanırlar. Oysa işte onlar orada durmakta, gayet sağlıklı ve tuhaf bir kılık içinde pencereden bakmaktadırlar!”

S- Yazar Henry David Thoreau’nun da reenkarnasyona inandığı söyleniyor, bu doğru mu?

C- Evet doğru. Thoreau bir doğa sever olmasının yanı sıra Hint felsefesini de takdir ediyor ve yazılarında reenkarnasyona inandığını ima ederek şöyle diyordu: “Eski Hint metinlerinde insan düşüncesi sınırsız ve heybetli bir şekilde ortaya çıkar. İnsanın kaderi üzerine daha yüce bir anlayış başka hiçbir yerde yoktur. İlahi eylemle ilahi düşüncenin nerede bittiğini, insanın nerede başladığını ayırt etmek olanaksızdır. Kaçınılmaz olan ruh göçü düşüncesi şairlerin kuruntusu değil, insan ırkına özgü bir içgüdüdür.” 


Ünlü Kişilerin Reenkarnasyona İlişkin Görüşleri:

Dünyanın büyük dahilerinden Thomas Edison, birçok kere reenkarnasyona olan derin inancından söz etmiştir. Arkadaşı Henry Ford gibi o da ruhlarımızın devreler boyunca değişik yaşamlarda tekrar bedenlendiğine inanıyordu. Geçirdiği son rahatsızlık sırasında ruhun ölümsüzlüğüne inanıp inanmadığını soran gazetecilere şu yanıtı vermişti: “Düşünebildiğim tek ölümsüzlük şekli, tekrar yeni bir dünya yaşamına başlamaktır.”

Ünlü okültist Madam Blavatsky, ‘Aşikar Olmuş İsis’ adlı kitabında şunları yazmaktadır: “Bizim için esrarını koruyan iyilik ve kötülük sorununu bize anlatabilecek ve insanı yaşamın görünüşteki haksızlığıyla uzlaştırabilecek tek öğreti, yaşamlar boyunca aynı kişiliğin sürekli olarak genedoğmasıyla ilgili bilgidir. Ruhun sebep-sonuç çemberinden geçmesi ve genedoğumlar sayesinde önceki yaşamlarda çekilen acıların ödüllendirilmesi ya da işlenen suçların cezalandırılması mümkün olmaktadır.”

‘Küçük Kadınlar’ adlı kitabın yazarı Luisa May Alcott, yakın bir arkadaşına yazdığı bir mektupta şunları söylüyordu: “Kanımca ölümsüzlük bir ruhun birçok yaşamlardan ya da deneyimlerden geçmesidir. Bu deneyimler gerçekten yaşandıkça ve öğrenildikçe bir sonraki yaşama yardım ederler. Böylece her bir yaşam, kendisiyle birlikte öncekilerin de anılarını taşıyarak daha da zenginleşir, mutluluk kazanır ve yücelir. Önceki halleri hatırlıyor gibiyim. Öyle sanıyorum ki, o yaşamlarda burada hiç karşılaşmadığım derslerden bazılarını öğrendim. Bir sonraki adımımda, burada üstesinden gelmek için savaştığım deneyimlerden birçoğunu geride bırakacağımı ve kendimi hafiflemiş hissedeceğimi ümit ediyorum. Reenkarnasyon gerçeği, bazılarının burada gösterdiği dehanın ve yüce erdemliliğin nereden geldiğini açıklamaktadır. Bu yüce okulun birçok safhasını başarıyla tamamlamış olan bu kişiler, bizim sınıfımıza da kendilerini hayırlı kılan erdemleri ve yetenekleri getirirler. Küçük şeyleri hatırlamayız, çocuksu hafiflikler olarak unutulup giderler ve sadece gerçek deneyimleri yanımızda taşırız.”

Büyük Amerikan şairi Ralph Waldo Emerson reenkarnasyon konusunda şunları söylüyordu: “Uyanırız ve kendimizi bir basamak üzerinde buluruz. Altımızda sanki tırmanmış olduğumuz basamaklar vardır, üstümüzde ise yukarı doğru yükselip gözden kaybolan birçok basamak yer alır.”

Şair Longfellow’un şu dizeleri reenkarnasyon gerçeğine güçlü bir ışık tutmaktadır:
Yaşam gerçektir, yaşam içtendir!
Ve hedefi mezar değildir,
Topraksın sen, toprağa dönecek,
Ama bu söz ruh için söylenmemiştir.



Reenkarnasyon Öncesi Yaşam Aşamaları;

İnsan fizik bedenini terk ettikten (öldükten) sonra, bıraktığı bedenin benzeri süptil bir bedenle süptil bir aleme geçmektedir.
Süptil (ince) alemde varlığı önce çoğunlukla son derece olgun ışıl ışıl bir varlık veya varlıklar karşılar ve süptil aleme uyumuna yardım ederler.
Süptil alemde varlık son yaşamının tüm eylemlerinin genel bir bilançosunu ve özetini görür veya ışık varlıklarca kendisine gösterilir.
Bu ışık (rehber) varlıklar, genedoğum ihtiyacı içindeki varlığa bir yaşam maketi hazırlarlar, bu yaşam maketi eğer varlık olgunsa kendisi tarafından hazırlanır.
Süptil mekan, varlıkların evrim düzeylerine göre çeşitli vibrasyonel kademelere ayrılmış ve varlıklar böylece birbirlerinden yalıtılmışlardır.
Süptil mekanın her kademesinin kurallarına o kademelere mensup varlıklar uymak zorundadırlar.


Reenkarnasyon’un Özellikleri:

Varlığın o aşamada dahil olduğu planet üzerindeki bir evrim devresine girmesi söz konusu olduğu için, o devre boyunca defalarca doğup ölecektir.
Ölüm bir son değil, süptil mekana doğumun başlangıcıdır. Süptil mekanda ölüm ise, fizik dünyaya doğuşun başlangıcıdır.
Yeryüzündeki ve süptil alemdeki yaşam bir gerçektir. Yaşam ve ölüm rölatif görüntülerdir. Fizik dünyada fizik bedenle, süptil alemde süptil bedenle yaşanır.
Her planetin kendi süptil alemi (ahireti-spadyumu) vardır
Yeryüzü evrimi her varlık için belirli bir süredir. Evrim hiç sona ermeksizin değişik planetlerde sürer.
İnsan fizik dünyadaki yaşamına o andaki gereksinimine göre dişi veya erkek olarak devam eder. Dişilik veya erkeklik, bedeni yöneten ruh için bağlayıcı bir unsur değildir. Ruhun dişisi ve erkeği olmaz.
İnsanlar yaşam maketlerinin (hayat planı) gerektirdiği bir ülkede enkarne olurlar (doğarlar).
Enkarnasyon, (genedoğum) varlığın ihtiyaç duyduğu bir fizik dünya zamanında (belirli bir yüzyılın belirli bir tarihinde) gerçekleşir.
Din, millet, vatan vs tümü rölatif dünyasal faktörlerdir. Bunlarla öğünmek veya birini diğerine üstün tutmak, reenkarnasyon bilincine sahip olmayan bilinçsiz bir anlayışın ürünüdür.
Dünyasal enkarnasyonlar çemberinden kurtulan varlıklar, yani belirli bir olgunluk düzeyine ulaşanlar diğer planetlerde (Merih, Venüs, Merkür) veya diğer sistemlerde enkarne olurlar.
Reenkarnasyon evrensel bir gerçek ve yasadır. Tüm varlıklar bu yolda birbirlerine destek olurlar.Yaratılmış olan her şey evrime muhtaçtır.
alıntıdır.

Hiç yorum yok: